İNSAN NE İLE YAŞAR
KİTABININ KISA ÖZETİ
Simon,
karısı , çocuklarıyla bir
köylünün evinde oturuyordu. Kazancı, sadece boğazlarına yetiyordu. O kadar, fakirdi karı koca parça olmuş
aynı paltoyu giyiyorlardı. Yeni palto yaptırmak istiyordu. Ama, o kadar parayı
nasıl toplayacaktı. Bir ümitle,
köydeki alacaklarını toplamaya gitti. Ancak,
yirmi köpekten çok toplayamadı. Canı çok
sıkıldığı için onunla içki İçti. Söylene söylene dönerken, kilisenin yanında , heykel gibi duran bir adam gördü. Önce,
hızlı şekilde oradan uzaklaştıysa da, insanlığından utanarak, döndü.
Bu genç adamdı. Hemen, üstünden ceketini çıkardı , adamın sırtına geçirdi. Kuşağını da beline
bağladı. Yetmedi, ayağındaki çizmeleri çıkarıp adama giydirdi. Bütün bunlar
yetmiyormuş gibi alıp evine getirdi. Bu arada adamın isminin Mikail olduğunu
öğrendi.
Simon’un karısı Matroyna, bir pişirimlik ununu bugün mü yarın mı ekmek yapmanın kaygısı içindeydi. Bir anda ayak sesleri duydu. Kapıda kocası , tanımadığı birisi vardı. Kocası ile adam içeri girip oturdular. Sonra da, Simon Matroyna’dan yemek getirmesini istedi. Matroyna da “Sızın gibi sarhoşlara verecek yemeğim yok” , adamın bu sessiz ve gariban haline acıyıp, evde olan bir tabak yemeği de getirip koydu. Sonra da yabancıya, tavan arasında yer verdiler. Kendileri yattıklarında karısı Simon’a, “Biz yardım ediyoruz da, niçin hiç kimse bize yardım etmiyor” sordu. Simon, cevap veremedi.
Ertesi gün, Mikail erkenden kalkmış, oturuyordu. Simon ona, çalışması gerektiğini anlatıp, dikmeyi öğretmeye başladı. Kısa sürede usta bir kunduracı gelmişti. Sessizce çalışıyor, az yemek yiyor, az konuşuyordu.
bir yıl geçti. Mikail herkesin beğendiği usta olarak ün yapmıştı. Haliyle, Simon’un işleri düzelmişti. Bir gün, dükkândan içeri kibirinden yanına varılmayan adam girdi ve uşağının elindeki deriyi göstererek, bundan iyi bir çift çizme yapmasını istedi. Simon, Mikail’e baktı kabul etti. Mikail deriden çizme değil terlik yaptı. Simon bu işe kızmak için ağzını açacaktı , adamın uşağı kapıdan içeri girdi , efendisinin Öldüğü için çizmeye gerek kalmadığını, hanımının onun yerine bir çift terlik yapılmasını istediğini belirtti. Mikail yaptığı terlikleri uzattı.
Aradan 6 yıl geçmişti. Bir gün bir kadın, birinin ayağı topal 2 çocuğu ile gelir ve ayakkabı yaptıracağını söyler. Sonra da kadının anlattıklarına göre, bu ikiz çocukların anne babaları ölmüş kadın onları himayesine almıştır. Kadın gittikten sonra, Mikail gülümser. Bu onun geldiğinden beri 3. gülümseme-sidir. Birincisi, Simon’un hanımı ona yemek verdiğinde; ikincisi, çizme siparişi veren adam geldiğinde olmuştu.
Mikail, önlüğünü çıkardı ve “Allahaısmarladık efendilerim, Allah beni bağışladı, bir kusur işledi isem siz de bağışlayın” diyerek gitmek için hareketlendi. Mikail’den bir ışık yükseliyordu. Simon kalkıp onun önünde eğildi. Ve Mikail’den mümkünse durumu izah etmesini istedi. O da, “Ben bir melektim. Allah bana yeni doğum yapmış bir kadının canını almam için görev verdi. Baktım kadının kocası yeni ölmüş. Görevi yapamadım. Allah da bana, git o kadının canını al ve şu üç hakikati de öğren dedi. İnsanda yaşayan nedir? İnsanlara verilmemiş olan şey nedir? Ve insan ne ile yaşar?”
“Ben, hanımınızın yüzündeki yumuşamayı görünce, insanda yaşayan şeyin sevgi olduğunu anladım. İlk o zaman gülümsedim. Sonra, çizme isteyen adam geldiğinde, arkasında arkadaşım ölüm meleği vardı. O zaman insana verilmeyen şeyin, kendi ihtiyaçlarının bilgisi olduğunu anladım. O zaman yine gülümsedim. O kadın ve çocukları görünce de, insanın ne ile yaşadığım anladım. İnsan içindeki Allah ile yaşıyormuş meğer. Bu da üçüncü hakikatti. Bunu anlayınca yine gülümsedim ve Allah’ın artık affettiğini anladım.”
Sonra, kılığı değişti ve bir melek haline geldi. “Anladım ki, İnsan kendi çabasıyla değil, sevgi ile yaşar” dedi. “Yine anladım ki, her ne kadar insanlar kendileri için kaygı çekmekle yaşadıklarım zannederlerse de, hakikatte yalnız sevgiyle yaşarlar, Yüreğinde sevgi taşıyan İnsanın sevgisi Allah’tandır ve Allah o insanın içindedir. Çünkü varlığın sebebi sevgidir.”
Simon’un karısı Matroyna, bir pişirimlik ununu bugün mü yarın mı ekmek yapmanın kaygısı içindeydi. Bir anda ayak sesleri duydu. Kapıda kocası , tanımadığı birisi vardı. Kocası ile adam içeri girip oturdular. Sonra da, Simon Matroyna’dan yemek getirmesini istedi. Matroyna da “Sızın gibi sarhoşlara verecek yemeğim yok” , adamın bu sessiz ve gariban haline acıyıp, evde olan bir tabak yemeği de getirip koydu. Sonra da yabancıya, tavan arasında yer verdiler. Kendileri yattıklarında karısı Simon’a, “Biz yardım ediyoruz da, niçin hiç kimse bize yardım etmiyor” sordu. Simon, cevap veremedi.
Ertesi gün, Mikail erkenden kalkmış, oturuyordu. Simon ona, çalışması gerektiğini anlatıp, dikmeyi öğretmeye başladı. Kısa sürede usta bir kunduracı gelmişti. Sessizce çalışıyor, az yemek yiyor, az konuşuyordu.
bir yıl geçti. Mikail herkesin beğendiği usta olarak ün yapmıştı. Haliyle, Simon’un işleri düzelmişti. Bir gün, dükkândan içeri kibirinden yanına varılmayan adam girdi ve uşağının elindeki deriyi göstererek, bundan iyi bir çift çizme yapmasını istedi. Simon, Mikail’e baktı kabul etti. Mikail deriden çizme değil terlik yaptı. Simon bu işe kızmak için ağzını açacaktı , adamın uşağı kapıdan içeri girdi , efendisinin Öldüğü için çizmeye gerek kalmadığını, hanımının onun yerine bir çift terlik yapılmasını istediğini belirtti. Mikail yaptığı terlikleri uzattı.
Aradan 6 yıl geçmişti. Bir gün bir kadın, birinin ayağı topal 2 çocuğu ile gelir ve ayakkabı yaptıracağını söyler. Sonra da kadının anlattıklarına göre, bu ikiz çocukların anne babaları ölmüş kadın onları himayesine almıştır. Kadın gittikten sonra, Mikail gülümser. Bu onun geldiğinden beri 3. gülümseme-sidir. Birincisi, Simon’un hanımı ona yemek verdiğinde; ikincisi, çizme siparişi veren adam geldiğinde olmuştu.
Mikail, önlüğünü çıkardı ve “Allahaısmarladık efendilerim, Allah beni bağışladı, bir kusur işledi isem siz de bağışlayın” diyerek gitmek için hareketlendi. Mikail’den bir ışık yükseliyordu. Simon kalkıp onun önünde eğildi. Ve Mikail’den mümkünse durumu izah etmesini istedi. O da, “Ben bir melektim. Allah bana yeni doğum yapmış bir kadının canını almam için görev verdi. Baktım kadının kocası yeni ölmüş. Görevi yapamadım. Allah da bana, git o kadının canını al ve şu üç hakikati de öğren dedi. İnsanda yaşayan nedir? İnsanlara verilmemiş olan şey nedir? Ve insan ne ile yaşar?”
“Ben, hanımınızın yüzündeki yumuşamayı görünce, insanda yaşayan şeyin sevgi olduğunu anladım. İlk o zaman gülümsedim. Sonra, çizme isteyen adam geldiğinde, arkasında arkadaşım ölüm meleği vardı. O zaman insana verilmeyen şeyin, kendi ihtiyaçlarının bilgisi olduğunu anladım. O zaman yine gülümsedim. O kadın ve çocukları görünce de, insanın ne ile yaşadığım anladım. İnsan içindeki Allah ile yaşıyormuş meğer. Bu da üçüncü hakikatti. Bunu anlayınca yine gülümsedim ve Allah’ın artık affettiğini anladım.”
Sonra, kılığı değişti ve bir melek haline geldi. “Anladım ki, İnsan kendi çabasıyla değil, sevgi ile yaşar” dedi. “Yine anladım ki, her ne kadar insanlar kendileri için kaygı çekmekle yaşadıklarım zannederlerse de, hakikatte yalnız sevgiyle yaşarlar, Yüreğinde sevgi taşıyan İnsanın sevgisi Allah’tandır ve Allah o insanın içindedir. Çünkü varlığın sebebi sevgidir.”
0 yorum:
Yorum Gönder
AŞAĞIDAKİ YORUM YAPMA BİÇİMİNİ ANONİM YAPIP YORUM YAPABİLİRİSİNİZ.YORUMLARINIZ BİZİM İÇİN ÇOK DEĞERLİDİR.